17 Eylül 2016 Cumartesi

İki Cami Arasında Aşk


Bazen sınırları aşk belirler... Sinan, düşüncelere daldı, eskilere gitti, gecelere şerh düştü gözyaşlarından. Sabahtan gün doğmadan uyandı, doğan günden once zamana koşmak istedi. Çığlık Atmak istedi sevgilisine zamanın ne değin yakıcı olduğunu. İçinde ne varsa her şeyi yakıp kül ettiğini. Ne süre dinledi onu ne de hayalindeki sevgilisi. Ağladı Sinan, sabaha karşı, gün doğmadan. Zamana yetişemeyeceğini anlayınca yeminler etti, aşkı üzerine. İçindeki ateşi yeryüzüne kazıyacaktı.

Kendi arzusuyla devşirilip payitahta getirilen Sinan'ın hayatı Karaboğdan Seferi esnasında değişecektir. On gün gibi kısa bir sürede sağlam bir köprü yapıp Osmanlı ordusunu saplandığı Prut bataklığından kurtarması ona mimarbaşı olma yolunu açar. Bu sure dahilinde Kanuni ile Hürrem'in dillere epope aşklarının güzeller güzeli meyvesi Mihrimah Sultan'a da gönlünü kaptırır. Fakat Sinan kırk sekiz yaşındadır ve bir de de evlidir. Mihrimah Sultan ise Rüstem Paşa ile evlendirilecektir. Güneş de ay da tüm umutlarıyla birlikte batmıştır bundan böyle. Sinan'ın bu imkânsız aşkı yaşatmak için sultanını kalbine ve yaptığı eserlere gizlemekten başka çaresi kalmamıştır. Aşkının küllerinden iki cami vücuda getirir Sinan. Pek ki bu camilerin birinde güneş batarken diğerinde ay doğmaktadır. Bu iki camide asırları aşan zamansız bir aşk her gün sonsuzluğa karışır. İmkânsız bir aşka duyduğu umudun bir ustayı nasıl dünya çapında meşhur bir mimar haline getirdiğini daha önce de yüz binler satan bu kitapta okuyacaksınız.

Mimar Sinan ve Muhteşem Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan ve kızları Mihrimah Sultan ilgili harika bir kitap okumak ister misiniz?

Eğer cevabınız evet ise bu kitap bütün sizin için yazılı.

İki Cami Aralarında Aşk tarihte yaşayan iki önemli ismin aşk hikâyesi. Aşk hikâyesinin kahramanlarından birisi Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın kızları Mihrimah Hatun, diğeri ise henüz ünlenmemiş ve ünlendiğinde İstanbul ve Balkanlardaki büyülü camileri inşa edecek mimar Sinan.

Hikâye, Kanuni’nin Karaboğdan seferinin arkasında payitahta, İstanbul’a dönerken yaşanan köprü kriziyle başlıyor. Çağlayarak akıcı nehrin üstüne baş mimarın bile köprü yapamaması üstüne mimar Sinan, babasının yanında sefere gelen ve bu seferde birincil görüşte âşık olduğu kadını, Mihrimah Sultan’ı bir an önce İstanbul’a ulaştırmak için bir köprü projesi hazırlıyor. Bu projeden önce Lütfü Paşa’ya söz ediyor, ardından kendisini padişahın önünde buluyor. Köprüyü 13 günde yapacağına laf veriyor padişaha. Bu duruma kahkahalarla tebessüm eden padişah yine de köprüyü yapmasına müsade veriyor. Sinan, kapıldığı aşkın sarhoşluğuyla deli nehrin üzerine 13 günde sapasağlam bir köprü kuruyor ve payitahta sefer başlıyor. Mimar Sinan bu başarısıyla Kanuni ve kızının gözüne adamakıllı giriyor.

Bu aşamada mimar Sinan’ın 50 yaşında ve evli olduğunu öğreniyoruz. 17 yaşındaki Mihrimah Sultan’a âşık olması da cümbür cemaat kadar duyuluyor ve bilhassa Hürrem Sultan göre fazla tepki çekiyor. Hürrem’in Sinan’a söylediklerini merak ediyorsanız kitaba göz atmanızda yarar VAR...

Baş mimar Acem Ali’nin vefatının arkasında mimar Sinan baş mimar olur ve romanın ikinci bölümü başlar.

Sinan’ın aşkı günden güne büyür. Bir gün rüyasında cami projesi çizer ve ertesi gün Kanuni tarafından saraya çağrılarak, kızı Mihrimah Sultan için bir cami yapması istenir. Bu tesadüften ziyade tevafuktur. Aşkın tevafuku. Sinan, Üsküdar’a Mihrimah Sultan Cami’sini kondururken Hürrem Sultan siyasi entrikalar sonucunda Rüstem Paşa’yla Mihrimah Sultan’ın arasını yapar ve evlenirler. Mimar Sinan üzüntüsünden eşi Mihri Hatun’u görmez olmuştur. Sinan, İşlerine en ince ayrıntısına kadar yoğunlaşmış ve aşkından Edirnekapı’da bir cami daha inşa etmeye başlamıştır. Bu cami Mihrimah Sultan’a duyduğu aşkın en büyük ispatıdır. Çünkü bu camide güneş batarken Üsküdar’daki Mihimah Sultan Cami’nin minarelerinde ay doğmaya başlar. Sinan, keza Mihrimah namına yakışır bir cami yapı etmiştir hem de kendi namına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder